Öne Çıkanlar
Algı mı sanrı mı?
Algı yönetimi her halde günümüzün en popüler kavramlarından biri… Toplumsal süreçlerde, kurumsal hayatta ve insan ilişkilerinde çok sık duyduğumuz bir kavram haline geldi. Hatta bir çoğumuz kurumsal hayatta “algımız gerçekliğimizdir” gibi klişe laflara da şahit olmuşuzdur.
Peki gerçekte algı ne demek? Türk Dil Kurumuna göre algı: Bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak etmek.
Algı idrak etmek ise idrak etme yeteneğiniz nasıl yönetilebiliyor ve yönetilen bu idrak nasıl gerçekliğe dönüşüyor. Yoksa gerçek olduğunu düşündüğünümüz şey bir sanrı mı? Yani anlayacağınız bu konu hakkında aklımda deli sorular… ☺
Aslına bakarsanız, algı yönetimi ilk kez ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) içindeki birimler tarafından kurumsal olarak kullanılmış ve şu şekilde tanımlanmıştır: “Kitlelerin duygu, düşünce, amaç, mantık, istihbarat sistemleri ve liderlerini etkileyerek seçili bilgilerin yayılması ve/veya durdurulması; bunun sonucunda hedef davranış ve düşüncelerinin hedefleyenin istekleri doğrultusunda yönlendirilmesidir.”
Her ne kadar bu kavramı ilk olarak ABD Savunma Bakanlığı terminolojiye kazandırsa da aslında içerik olarak insanlık tarihi kadar eski bir olan bir kavramdır. Ancak günümüzde artık modern bir yönetim tekniği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ve işin aslı algı yönetimi “Var olan gerçeğin, istenilen gerçekle ters yüz edilmesi ve bunun kitlelere ve/ve ya kişilere benimsetilmesidir.…”
Aslında hayatımızın her anında ve alanında etkin olan algı yönetimi, ilişki yönetimlerinin etkili bir güç haline gelmiş durumdadır. Çünkü algılar duygularımızı, duygularımız da davranışlarımızı yönetiyor. Bir teknik halinde uygulanan algı yönetimi; gerçeklerle aramıza girmekte, gördüklerimizi duyduklarımızı nasıl yorumlayacağımızı ve nasıl harekete geçeceğimizi belirleyen profesyonel bir araca dönüşmektedir.
Ve bu o kadar etkili bir araç ki nasıl geliştiğini ve bizi nasıl etkilediğini bile algılayamıyoruz. Olaylar birden, biz farkına bile varmadan, dahil olduğumuz, kabul ettiğimiz ve onayladığımız bir hal alıyor.
Özetle olaylar Henry Kissinger’ın dediği “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir.” sözünü doğruluyor.
İşte bu noktada gerçek sandığımız şey sanrıya dönüşüyor.
Peki sanrı ne demek?
Gene Türk Dil Kurumunun tanımına göre “kişinin kendi dışında var sandığı ancak gerçekte olmayan olguları algılaması, yaşaması, varsanı, halüsinasyon.”
Algının sanrıya dönüşmesi için de gereken tek şey akıl oyunları… Çünkü algılama organı beyindir. Algı standart anlamda içsel ve dışsal bilgilerin zihin tarafından kabul edilip duygu ve davranış haline dönüştürülmesidir. Bunun için de üç unsurun bir araya gelmesi yeterli. “Birey-Olay-Ortam” Bu üç unsur bir araya geldiğinde zihinsel süreçler işlemeye başlıyor ve Duygu-Davranış ilişkisi gelişiyor. Bireyler de oluşturulan bu algı üzerine hareket etmeye başlıyor. Aynı ateşe uçan pervaneler gibi…
İşte burada aklımıza şu soru gelmelidir. Algı yönetimiyle Duygu_Davranış ayarlarımızla oynamasını nasıl engelleyebiliriz?
Sorunun cevabı çok basit. Biz özgür, bağımsız ve cesur isek algıları yönetiminin bir parçası olmayız. Ancak sorgulama kapasitemiz yoksa başkaları bizi yönetir toplumsal algıların bir parçası oluruz, seçim bizimdir.
Hayatı doğru idrak etmemiz dileğiyle …